Fonksiyonel Tıp
Vücut fonksiyonlarındaki bozulmaları saptamaya, saptanan bozuklukları bireye özgü ve sistematik olarak düzeltmeye yönelik bütüncül bir yaklaşımdır. Fonksiyonel tıp, yaygın olarak standart tıpta hastanelerde uygulanan testlere ilave olarak daha ileri biyokimya, mikrobiyoloji ve genetik testleri kullanarak, kişinin genetik/epigenetik (SNP- Single Nükleotid Polimorfizmler) yapısını, vücudun doku düzeyindeki toksin (ağır metal vb.) yükünü ve intra-selüler düzeyde mikrobesin (vitamin-mineral ve omega3) düzeylerini göz önünde bulundurarak kişiye özel bir tedavi yaklaşımı sunan ileri bir tıp uygulamasıdır. Ben fonksiyonel tıbbı geleceğin kişiye özel tıbbı olarak da adlandırılabilir Fonksiyonel tıp, standart tıp uygulamaların tamamen tedavi etme anlamında çok başarılı olamadığı kronik inflamatuar hastalıklar için daha iyi bir çözüm sunabilme iddasındadır. Kronik inflamatuar hastalıklar dediğimiz başlık, kalp damar hastalıklarından kansere, haşimoto tiroiditinden romatolojik rahatsızlıklara, Multipl Sklerozdan alerji ve astıma kadar birçok hastalığı kapsayan bir başlıktır. Tüm bu hastalıkların altında yatan sebep büyük ölçüde kronik inflamasyondur. Bu nedenle fonksiyonel tıp desteği tüm bu hastalıklarda rutin standart tıp tedavisine çok olumlu katkısı olur. Ancak bu hastalara yönelik yapılan fonksiyonel tıp uygulamaları mutlaka ilgili branş doktorları ile iletişim sağlanarak yapılmalıdır.
Akut hastalıklar konusunda tıpta yaşanan ilerlemeler sayesinde neredeyse tedavisi olanaksız hastalık kalmamıştır. Oysa birçok otoimmün hastalığın ya da bağırsak hastalığının da içinde bulunduğu kronik hastalıklar hala tıp literatüründe “idiyopatik” yani nedeni bilinmeyen hastalıklar kategorisinde bulunmaktadır. Bu hastalıkların çoğunun belirtilerinin tedavi edilmeye çalışıldığı günümüzde, bu belirtilerin ortadan kaldırılması için kullanılan ilaçların bir kısmı başka fonksiyonları bozabilmektedir. Bazen birden fazla sistemde bozukluk yapabilen tek bir sorun nedeniyle hasta birden fazla branştaki doktora gitmekte, her birinin kendi branşıyla ilgili olarak verdiği ilaçlar kişide daha karmaşık sorunlara yol açabilmektedir. Fonksiyonel tıp hekimi kişinin yakınmalarını, geçmişini, iş, aile, yaşam koşullarını detaylı bir şekilde değerlendirir. Standart testlere ek olarak bir kısmı yurt dışında yapılan ileri testlerin de yardımıyla sorunun nereden kaynaklandığını saptamaya çalışır.
Ardından hastanın ve hatta ailesinin de sürece mutlaka aktif olarak katılmasını gerektiren bir tedavi süreci başlar. Bu tedavi sürecinde branş doktorlarıyla eşgüdüm içinde çalışır. Burada vurgulanması gereken çok önemli bilgi şudur:
“FONKSİYONEL TIP ALTERNATİF YA DA TAMAMLAYICI TIP DEĞİLDİR”
SİBO, ince bağırsakta bakteri üremesi artışını ifade eden “Small Intestine Bacterial Overgrowth” ifadesinin kısaltması ve Fonksiyonel Tıp yaklaşımının önemli bir öğesidir. Normalde mide asidi etkisiyle ince bağırsakta bakteri üremez. Ancak, mide asidi yetersizliği, mide koruyucuların uzun süreli kullanılması, antibiyotiklerin aşırı ve/veya gereksiz kullanılması ve stres gibi birçok neden bu bölgede mikroorganizmaların çoğalmasına yol açar. İnce bağırsakta çoğalan bu bakteriler, bağırsağın koruyucu yüzeyinde hasar oluşturur. Böylece hem bağırsak zarında geçirgenlik artar, hem de ince bağırsağın bağışıklık sistemindeki işlevleri bozulur.
SİBO gelişen bireylerde çoğalan bakterilerin türüne göre kabızlık ve/veya ishal, gaz, şişkinlik, bazı gıdalara tahammülsüzlük gibi sindirim sorunları ortaya çıkar. SİBO’nun irritabl bağırsak sendromu (IBS), interstisiyel sistit, kronik nonbakteriyel prostatit, fibromiyalji, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, otoimmün hastalıklar, depresyon, anksiyete yanı sıra demir ve çeşitli vitamin yetersizliklerinin, gıda (özellikle gluten) duyarlılığının başkahramanı olduğu belirlenmiştir.
SİBO tanısı hastanın yakınma ve belirtileri doğrultusunda konabilir. Kesin tanı için kolaylıkla yapılabilen “SİBO Nefes Testi”nden yararlanılır. Nefes Testi özel bir torbaya üflenmesi ve torbadan özel tüplere numune alınması şeklinde uygulanır. Cihazla ince bağırsakta üremiş olan bakterilerin çıkardığı hidrojen ve/veya metan gazı varlığı saptanırsa SİBO tanısı konur. SİBO tedavisi özel bir diyetin ardından, 2-3 hafta süreyle antibiyotik kullanımı ve yaklaşık 2 ay kadar süren bitkisel antibiyotikler eşliğinde koruma dönemlerinden oluşur. Özetle, yemeklerden sonra şişkinliğiniz, gazınız oluyorsa, ishal ve/veya kabızsanız, soğan, sarımsak, baklagillerle yakınmalarınız artıyorsa, ağız kokusundan yakınıyorsanız, kronik inflamatuvar ya da otoimmün bir hastalık tanısı aldıysanız, bir Fonksiyonel Tıp Doktoruna başvurmanızı öneririm.
Fonksiyonel Tıp, vücut fonksiyonlarındaki bozulmaları saptamaya, saptanan bozuklukları bireye özgü ve sistematik olarak düzeltmeye yönelik bütüncül bir yaklaşımdır.
Fonksiyonel Tıp Alternatif ya da Tamamlayıcı Tıp değildir. Tamamı tıp fakültesinin ilk yıllarında öğretilen biyokimya, fizyoloji ve fonksiyon bozukluklarını içeren fizyopatoloji konularının sistematik olarak irdelenmesidir. Bazı durumlarda Tamamlayıcı Tıp olarak nitelendirilen bazı uygulamaları da destekler.
Fonksiyonel Tıp hekimi kişinin yakınmalarını, geçmişini, iş, aile, yaşam koşullarını detaylı bir şekilde değerlendiren ve tedavi planını buna göre yapan hekimdir. Fonksiyonel Tıp Hekiminin herhangi bir branştan olması gerekmez. Tanı ve tedavi için gerekli olan sistematik yaklaşımı genel.
Bağırsak geçirgenliği olan hastalara önerilen ilk şey eliminasyon diyetidir. Bu diyetin doğru
planlanması hayati önem taşımaktadır. İyileşme sürecine ivme kazandıran bu diyet eksik
veya yanlış tatbik edilirse hastalığı daha da ağırlaştırabilir. Bu yüzden eliminasyon diyeti,
fonksiyonel tıp diyetisyenliği belgesi almış sağlık personelleri tarafından düzenlenmelidir.
Eliminasyon diyeti; isminden de belli olduğu gibi elimine etme üzerine kuruludur. Yani çeşitli
besinleri belli bir süre boyunca yasaklar. Bazı gıdaların yapıtaşları vücudumuz tarafından
antijen olarak algılanır. Bunun üzerine bağışıklık sistemi antikor üretmeye başlar. Yani ortada
düşman olmamasına rağmen silahlanır. Kendini; faydalı ve zararlı ayırımı yapmadan her şeyi
silip süpürmeye programlar. Amacı, tehditlere karşı hazırlıklı olmak ve kendisini onlardan
muhafaza edebilmektir.
İşte eliminasyon diyetinde antijen benzeri yiyecekler çıkarılır. Hasta periyodik olarak izlenir.
Yapılan kontrollerle bireylerin diyete nasıl metabolik tepkiler verdiği takip edilir. Bu süre
zarfında çeşitli besinlerin tüketilmemesine bağlı mineral ve vitamin yetersizlikleri görülebilir.
Onun için takviye alımı yapılmalı; onarım ve iyileşme süreci hızlandırılmalıdır.
İnflamasyon bulunan kronik hastalıklardır: Kronik Yorgunluk Sendromu, akne, akne rozasea, huzursuz bacak sendromu, interstisiyel sistit, fibromiyalji, Hashimoto Hastalığı, Multipl Skleroz (MS), Parkinson, Alzheimer, Romatoid Artrit, postüral ortostatik taşikardi (POTS), Behçet, Sjögren, Skleroderma, Ankilozan Spondilit, Lupus, Sarkoidoz, iltihabi damar hastalıkları, iltihabi Bağırsak Hastalıkları (Crohn’s, Ülseratif Kolit), İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS), egzama, Sedef, migren, polikistik over, endometriyozis, menopoz, kabızlık, ishal, gaz sorunları, besin duyarlılıkları, hipertansiyon, diyabet. Ayrıca kadında ve erkekte biyoeşdeğer hormon replasman tedavisi (HRT).
Hastadan alınan veriler, muayene ve laboratuar incelemeleri sonucunda saptanan kök nedenlere göre öncelikle yaşam tarzında olan yanlışlar düzeltilmeye başlanır. Sorunu iyileştirmeye yönelik diyet programları, stres yönetimi, gereken vitamin, mineral, besin takviyeleri, bitkisel destekler hastanın yaşamına adapte edilir. Bu süreçte hastanın uyumunu arttırmak için yaşam rehberliği de yapılıp hastaların iyileşmelerinde desteklendiklerini hissetmeleri sağlanır.